27 Ağustos 2012 Pazartesi

50 Shades of Grey - Grinin Elli Tonu



Malum kitap – film kritiği yapmıyorum bu blogda ama hissiyat olarak çok da yabancı düşmeyen bir kitap olduğu için yazmak istedim. Duymadıysanız da yakın zamanda türkçe tercümesiyle birlikte illa Best Seller lar arasında yerini aldığında aşikar olacaksınız bu 3lemenin 1. Kitabı olan 50 Shades of Grey e

Maksat yinede kitabın özetini vermek, kitabı okumayanlar için piç etmek değil ama iste maksat hissiyatı paylaşmak ama başka bir açıyla! Çünkü...Mal mıyım neyim ama millet pornografisi hakkında konuşurken ben hüzünlendim :S Sonu neye bağlar, çeker mi bi Hollywood ayağı bilmiyorum ( ki spoiler lardan ucundddan gordüğüm üzere var öyle bi durum! )Ama dediğim gibi ben, mal kadınların hep mal!!! olduğunu bir kez daha gördüm.

520 sayfa okumadan, filmi beklemeden...Özetin Özeti bu kitap bize ne diyor derseniz bakınız! E tebiii benim nacizane yorumlarımla birlikte J Buyrunuz Special B Edition :P

-           Her erkek ‘ Bakire ‘  biri çıkınca karşısına bi dibi düşüyor, gözleri parlıyor.

Din-dil-Irk-Yaş-para-pul-tecrübe fark etmiyor. Sex her zaman satıyor ama en istemem diyen bile bu duruma Hoop yan cebime yapıyor!

-          Bekareti geçtim, tecrübesiz kızlar... hoooppp gözlerini ilk boyayayan, şımartan adama fena tutuluyorlar.

Yaaa... bence... Ne olursa olsun kızları canavarlaştıran erkekler! Erkekten bi yamuk görmezse, ya da bunu geç anlarsa, Freudyen bir sıkıntısı olmayan kızların
İLK ilişkileri... saftiriklik de, Naiflik de... Daha bi uzun sürüyor.

-          Sen benim için şöyle farklısın, böyle özelsin demek kadınlarınn gardını indiriyor.

Belirli bi görme-geçirme seviyesine kadar J ki... o zaman bile felek şaşar mı şaşar

-          Büyükler boşu boşuna söylememiş, fiziksel çekimin fazla olduğu partneri değil, duygu-mantık gözüyle bakan kazanır diye...

                       Aynen öyle... Öyle bir gözünün boyanma durumu var ki, kim ne derse desin duymuyor, 
                      anlamıyor, görmüyorsun... Mala bağlıyorsun! Sakaaaaat!!

-          Yine ne demiş büyüklerimiz J Aynı eve girmeden kimin ne olduğunu anlayamazsın.

Kitabın ilk başları bir Pretty Woman havasında... Zengin adam, fakir kız! Otel  
odalarında kahvaltılar vs... ama! Eve gelince durum değişiyor J
Bunu geçtim...Kitapta o kadar bok püsürün arasında, en azından Christian efendi ben
buyum! Paket budur... alan alır, almayan almaz demeyi de ihmal etmiyor dakika bir  
itibari ile ki,bu bile saygı duyulacak bişey günümüzde ( ulan Allahın sapığının, evet  
sapığım ben demesini bile beğenir duruma getirenler utansın)

-          Köpek çekmek ilişkinin temeli! Adamlar da kadınlar da iyilikten, güzellikten, insanlıktan anlamıyorlar. Ne kadar çok süründürürsen o kadar kıymete biniyorsun.

          Gösterip de vermedin mi! Mır Mır ettin mi... eveleyip geveledin mi senden iyisi olmuyor! 
          Dizi filmlerdeki arkası yarınlar gibi... en heyecan verici yerinde kesip atıcan ki, kıymete 
         binesin

-          Bi de... Aptal olmayın kızlar! Karşınızdaki denyo değişir nasılsa diye ömür çürütmeyeceksiniz! Yok öyle bi dünya... 40 yıllık Kani, olmuyor yani

        Öyle, benden önce iğğğrenç biri olabilir ama beni seviyor... Bana yamuk yapmaz! O artık 
        eskisi gibi biri değil, çok değişti fln... Hikaye bunlar!
       1 gün... 2 gün... bilemedin 3... max 4! Sonra bir kriz anı... hooop eskiye dönüş!!!

-          Ve... Asla ASLA deme

Bu da kitabın bende yarattığı bir hissiyat ama bir dayanak noktası yok yani kitapta J

* * * * * *

Zaten kendi kendime her daim beynimi ziktiğim yetmiyormuş gibi kitabı okudum, di daha, bi daha düşündüm... taşındım... ve yukarıda da saydığım sebeplerden ötürü hüzünlendim
Sonra dedim ki, Sıçarım Mükemmel Erkeğe....ayakkabıları güzel olsun, kılları az olsun, beni sevsin... çok sevsin! İnsan olsun!!! Yeter





p.s. Birsürü adamın adı geçiyor filmdeki Christian Grey için ama isim benzerliğinden midir bilmem, ya bence Grey’s Anatomy deki Eric Dane olmalı yaaaa

Edit: - Fifity Shades Darker: Araya zorlamayla sokulmuş, film olursa aksiyon olsun ıvır kıvırlar var... Ehhhh!
       - Fifty Shades Freed: Twilight gibi, neden sonunda illa boka sarması lazım diye düşündürtüyor! Bokkk!

14 Ağustos 2012 Salı

30. Yaşımın Gidişatı




Ne umutlarla girdim şu 30 eşiğinden... Tamam dedim, en güzel çağımdayım ve aydınlanma başlasın!
Ama öyle eşik meşik hak getire... Bakalım, ne öğrendim 30. Yaşım süresince neleri fark ettim ve ediyorum!!!

-          Kendimle ilğili çözümlenmesi gereken ne kadar çok şey olduğunu ( bilgelik olsun diye demiyorum walla)

-          Etrafımda olan bitenler hala ne kadar naif yaklaştığımı

-          Fiziksel olarak da 30 un  gerçek bi kırılım noktası olduğunu

-          Superstar olamayacağımı J

-          10 numara dostlar biriktirebildiğimi

-          Dostlarımın evlenme etabını tamamlayıp yavaştan bebek etabına girdiği bir zaman olduğunu

-          Büyüdükçe hiçbirşeyin daha toz pembe olmadığını

-          Biraz daha bu konuyu göz ardı edersem cidden evde kalabileceğimi J

-          Evde kalırsam kafayı çizebileceğimi

-          AŞK ın Umut olduğunu

-          Herşeyin insanın kafasında başlayıp kafasında bittiğini

-          Kontrolsüz gücün güç olmadığını

-          EGOnun insan hayatını en çekilmez şey olduğunu

-          İş hayatında tam 8 senemin dolduğunu :S

-          Paranın insan hayatında ne kadar önemli olduğunu

-          Önyargılarımı sevdiğimi J

-          Çok gezenin değil, çok okuyanın daha çok şey bildiğini

-          Bir yaştan sonra öğrenmenin ya da bildiklerini değiştirmenin çok zor olduğunu

-          Hayatı kendi kendime ne kadar da zorlaştırdığımı

-          En kötü kararın bile kararsızlıktan iyi olduğunu

-          Hayatı olduğu gibi kabul etmememiz gerektiğini

-          İstanbulu sevdiğimi

-          Ankarada doğup büyüdüğüm için sanslı hissettiğimi

-          Memleketin hiç de iyiye gitmediğini :S

10 Ağustos 2012 Cuma

Armut Piş, Ağzıma Düş... Sapı da Dik Gelsin


Tembelliğin dibine vurdum sanırım... Yaşlanıyorum diycem ama değiiil, en güzel çağımdayım :P

Hararet yaptı, su kaynattı sanırım bünye... Ofiste bırak iş yapmayı, kolumu kaldırmak istemiyorum.
Sevgilim yok, sevgilim yok diye mızmızlanıp duruyorum ama öyle giyinip süsleneyim, yeni yeni ortamlara akayım gibi bir hissiyatın yanından bile geçmiyorum. Hava da sıcak!Kedimi bile zorluyorum Miskinlikte J

Zaten bu kadar çalış çalış koca yaz boyunca anca 1 hafta tatil yap... Hiç adil değil!

Neyse gördük bizde 2 gün güneş, bu arada da  kendime şezlonğ kitabı olarak Stiletto serisinden bir kitap seçtim J Kitapta kariyer yapmış bir savcının çok sevdiği film artisti Doris Day e özenip kadınlığını keşfetmesi gibi gibi.... Bende düşün taşın... Bi rol model bile bulamadım :S

Hadi dedim rol model yok, bari İki saç-baş yapayım ama bu sıcakta o da olmuyo...Topuk desen... Geçen evden topukluyla çıkayım dedim, ofise varana kadar ayaklarda baloncuklar vardı :S E tüm bu ögeler birleştikten sonra makyaj fln yapsam da kurtarmayacak J onu da geç... eeee! Zaten evden metroya yürürken bile daha sabahtan sucuk oluyorum... fennaa! Herşey için maşallahhhh bi bahanem var, sonra otur tatildeki çiftlere nefretle bak J

Durum böyle olunca yine dön dolaş Impulse reklamındaki gibi hiç tanımadığınız biri size çicek verirseyi beklemeye başlıyıp kendi kendine mutsuz oluyorsun işte... Offff, Çok Sı-kı-cıııı :) 


P.S. Şimdilik olayı böyle dalgaya vuruyorum fln ama... bi kaç sene sonra konsept değişti değişti... :S